Developed by JoomVision.com

Aydın ALP Aydın ALP

Tufanlardan Artakalan

Ön Kapak Eser Hakkında

Yazar : Aydın ALP

Genel Yayın Koordinatörü

Azad ZAL

Editör

a. l . zerdeshtee

Redaksiyon

Aydın ALP

Yayına Hazırlayan

J&J

Birinci Baskı

Mayıs 2015

Matbaa

Bizim Buro Matbaa Dağıtım Basım Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti

Adres: Sanayi 1. Cd. Sedef Sk. No:6/1 İskitler / ANKARA

ISBN:978-605-4852-80-2

[Sertifîka no:22054]

© J&J YAYINLARI


Seçme Şiirler

SULARIN DİBİNE SÜZÜLEN

Deniz
Meşaleleriyle mavi
Sonsuz bir yürüyüşte
Ben kıyıda bir karaltıyım
Derin bir iç çekişte

Kesildi çırpınışlarım
Suların dibine süzülen
Birinin sakinliği var üzerimde
Dindi kuduran fırtınalar
O çılgın gençliğimin yelkenleri indi
Yüreğim
Uykulu bir çocuk şimdi

Söndü yüreğimdeki volkanlar
O kederden geberdiğim aşk acıları
Ve o mutluluktan kanatlandığım anlar
Bulutların üzerinde yürürdüm
Kuşların dilinden anlardım
Canlı ve cansız bütün varlıkların da
Kahkahalarım ben nerdeysem orda
Ve sonra o gözü kanlı eylül
Kudurmuş vahşet ablukası
Ve irkilten düş kırıklıkları
Ve kuytularda iri iri gözyaşlarım


Kesildi çırpınışlarım
Suyun dibine süzülen birinin sakinliği içinde
Öküzler kadar durgunum
Geri gelsin de istemiyorum o bunalımlı yıllar
Eylül sonrası alkole battığımız anlar
Kafayı yemiş arkadaşlar da olmasın yakınımda
Acılaştığımız günler bir daha yaşanmasın

Ben eski kendime bile katlanamam artık
Geviş getiren öküzler kadar sakinim

Palmiye ağaçları ve rengarenk begonyalar
Kauçuk yapraklı ağaçlar ve Akdeniz
İçkilerin su gibi aktığı musluklar
İçesim bile yok
Su köpüğü güzelliğinde
Güneş damlası kamaşıklığında
Ve bulutlar apaklığında kadınlar
Çok da ilgimi çekmiyor
O kahreden anılar da silikleşti
Vahama ulaşmasın iblisler bir daha
Barbarlarla boğuşmaktan usandım
Şiirin ayartıcı sirenlerine de kulak tıkıyorum
Hızlı vurmasın yüreğim
Tırnakları uzamasın kuytulara gömdüğüm aşkların
Kalbimi kazımasın
Yeniden o gözü kanlı acılara katlanamam

Kesildi çırpınışlarım
Suların dibine süzülen birinin sakinliği var içimde
O aptal öküzler kadar durgunum

------------------------------------------------------------------

ORTA YERDE VE ÇEPEÇEVRE

Döndüğünde açık kollar bulamayacaksın
Güllerle karşılanmayacağın da kesin
Belki dostça da bakılmayacak sana
Gözlerde vefa da olmayacak
Aşkların zaten darmaduman
Sen ne hayatlar yaşadın
‘İkinci bahar’ koca bir yalan
Saçlarını savuramayacaksın rüzgârlara
Kızlara artık taratamayacaksın
Çıplak göğsünü geremeyeceksin güne
Kurtaracak bir dünya hayalin de yok
Çevrendeki o mert arkadaşların da
Genel halkaya yerel zincirler de eklendi
Ki yoksunlukların vurduğu insanlardır, korkulur
Alçaklıklar katmerlendi
Değmez artık bunlara, duygun büyüdü
Direnme isteğini de yitirdin
Yazdıklarını kitaplaştırmayacaksın
İmza günün olmayacak bir daha

Beni kendi dünyam vurdu
Bunu
Kimlere
Nasıl anlatsam?
Hem ne diye?
Yalnızlık korktuğum bir şey değildi
Kalemim, yüreğimden yudumlardı şiirini
Kalemim yine elimde
Yüreğim de yerli yerinde
Sonuçta kuşatılmışsın işte
Orta yerde ve çepeçevre

-------------------------------------------------------------------

YÜREĞİN BÜYÜLÜ AYNASINDA

Ana demeyi çok özlüyorum
Baba demeyi çok
Ve benimle şakıdıkları
O çağlayan dilini ülkemin

O organik dünyamızı çok özlüyorum
Ben bugünlere uygun değilim
Başka bir gezegenden gelmiş gibiyim

Bu çağın adamı değilim ben
Güneşle yıkanan dünyamız nerde?
O gülüşlerin tomurcuklandığı mevsimler
Aşkların o yalınyürek çağları
Nerede günebakanlar, güller ve papatyalar?
Yüreğimde açmayı sürdüren akasyalar nerede?

Bu çağın adamı değilim ben
İz sürücüsüyüm yıldızların
Çifte yürekli cengaverlerin ardılı
Ah, kalbim şimdilerde yana yakıla
Bu lanet,gözalıcı,dikey dünyaya
İçli,yatay şarkılar söylüyor kalbim
Bu sanal dünyaya,bu taşlaşmış dünyaya
Güneşli ve sahici şarkılar söylüyor
Yükü ağır ve paha biçilmez şarkılar
Güneş yanığı tenli,o kavruk dinleyiciler
Ve o yakıcı güzelliklerimiz nerde?

Kalbim “izm”lere de sığmıyor
Totemlerim de yok tabularım da
İhanete uğrayacağımı bile bile hem
Mağdurlardan yana ve daima…

Biliyorum hem
Saçlarım kadar azaldı ömrüm
Bunu gel de gönlüme de
Kalbim hâlâ
Ölüme dil çıkaracak kadar çocuksu
Zulme tavırsız kalamayacak kadar da
Yaralı ve arsız ey dünya!
Hem isterseniz
İki gözüm önüme aksın ki aynen böyle
Kalbim bir aynadır, bakınıp taranabilirsiniz
Düzeltebilirsiniz üstünüzü başınızı da
Hem bilseniz
Ruhunuza da çeki düzen verebilirsiniz
Bir sebil hayat çeşmesidir kalbim
Bir büyülü ayna
Çocukluğum ve gençliğim akar musluklarında
Güneşli dünyaya ait o çağlar
Mertliğin ve saflığın anıları
Durudur ülkemin pınarları kadar

Biliyorum
Saçlarım kadar azaldı ömrüm
Ve takvimler aşklardan uzakta
Ve renklerin şahikalarına daha çok var

--------------------------------------------------------------------------

KAN VERME SIRASI...

Dokunaklı bir bahardır ve gece
Yıldızlar beliriyor göğün sahnesinde
Islaktır kırpış gözleri
Kaval sesleri duyulmuyor
Havai fişekleri yok
Ölüm kol geziyor dağlarda
Silah sesleri yankılanıyor

Ardı hüzünlü bir yazdır
Ağustos böcekleri
Farklı bir ağustostur bu, demiyor
Onca ölüme rağmen
Şarkılarını sürdürüyor
Beynim mi yalama oldu nedir?
Yüreğim mi detonedir ?
Elime kalemi bile alamıyorum
Uçaklar yeniden havalanıyor
Namlular yeniden çevriliyor üzerimize
Yeniden öldürülüyoruz

Kalemimi kırmıştım oysa
Yereline de geneline de lanet olsun!
Lanet olsun benzerliklerine ve geriliklerine!
Artık yazmayacağım demiştim

Ve sonra uğursuz bir sonbahar
Yerle bir oldu yüreğim Wan
Wan için yüreğim kalem oldu
Yüreğim kan ağladı, kanla yazdı
Yunus'un gözleri kapladı ufkumu
'Wanlıyam, şanlıyam
“Kaderi”kanlıyam...'

Ve sonra hışımla kışa evrildi hayat
Şimdi Wan'ın adı var kendisi yok
Kalleş doğa ah, sinsi düzen!
Kutup soğuklarında ve çadırlarda
Ölümler ardı ardına
Ölümler yok pahasına!

Halen de doyurmuyor ölülerimiz birilerini
Ve uçaklar yeniden havalanıyor
Heronlar naklen yayında
Dağlarda çocuklar paramparça
Küme küme yavru kuşlar ölüsü
Ve dağlara yeniden kan dökülüyor
Çocuk kanları ve 'hamitam'!

Ve batıda havai fişekleri patlıyor!
Şenlikler içinde 'yeni yıl' kutlanıyor!

Ana artelleri kopuyor yüreğimizin anakara!
Tam otuz dört can parça parça
Ve sonra dağlarımız kanara…

Çocuklar imha ediliyor
‘Sandım kan damlamış karın üstüne’ değil
Kan boşalıyor karların üstüne
Ülkemin dağlarıdır şimdi kan renginde
Yârin yanağı değil!

Dağlarımızda kan içinde karlar
Şeyh Sait ve Seyit Rıza
Kar beyazı kefenleriyle yürüyorlar
Molla Mustafa Barzani ve Kadı Muhammed
Ve büyük kardeş Qasımlo! Qasımlo!
Dört parçadan şehitlerle beraber
Parçalanan çocuklarımızı karşılamaya
Roboski’den kanlı bir yakarış dünyaya
Çığlık çığlığa…Can can!

Şimdi kalbim hüznün ebedi adresidir
Acının, kahrın ve başkaldırmanın…

Ve bu otuz dört tane kınalı kuzuyu
Parçaları birbirine karışmış kınalı kuzuyu
Roboski’den önce kalbimize gömdük
Tarihimizin kanayan yeri kalbimize
‘Keskû sor ûzer’le
Kalbimizde sıralıdırlar gökkuşağı renkleriyle

Her çocuk ölüsü bir meşale oluyor
Her çocuk ölüsü aşılmaz bir dağ
Dersim, Ağrı,Koçgiri,Zilan!
Çığlık çığlığa…Cancan!


Maskelerin düştüğü bir süreç bu
Ey dünya!
21. Yüzyılda kolonyalizm vampirliktir
Bizim Drakulalarımız birden çok
Ey dünya tanıksın, biliyorsun
Fransa 1 milyon Cezayirli öldürdü
İngiltere kaç İskoç, kaç İrlandalı?
İspanya kaç Basklı, kaç Katalanyalı?
Avusturya kaç Aborijinliyi?
Amerika kaç Kızılderiliyi, kaç dünyalıyı?
Türkiye kaç Ermeniyi, kaç halktan kaçını?
İsrail, Filistinlileri öldürmeyi sürdürüyor
Ey dünya ne zamana kadar?
Kurtuluşa ulaşacak öldürümler
Kaç basamaklı bir sayı?


Ey dünya!
Bir çağdaşlık yap 21. Yüzyıl için
Kaçınılmaz son için hızlandır süreci
En ilkel hakkımız olan
Bizim de biz olarak yaşamamız için
Kotayı açıkla!
Kolonicilik yıkansın kanlarımızla
Yok olsun!
Varsın gelincik kolonyası olsun
Bizim de biz olarak yaşamamız için
Herkes gibi
Sırf bunun için…Sırf bunun için
Daha ne kadar öldürülmemiz gerekiyor?
Ey dünya!
Hadi açıkla!
Bizim de biz olarak yaşamamız için
Herkes gibi
Sırf bunun için... Sırf bunun için...
Hem demokrasi için ey dünya!
Hadi kotayı açıkla!
Açıklasana!
Kurtulmak için kaç kişinin daha ölmesi gerekiyor?
Bu ölümlerin toplamı kaç basamaklı bir sayı?

Tanığımız ol ey dünya!
Gönüllü olacağız
Drakulaları doyurmak için kan sırasına!

---------------------------------------------------------------------------

GECE, YILDIZLAR VE KOBANÊ

Gece
Yeni görmüşler gibi
Takmış takıştırmış, göğsüne
Bütün mücevherlerini…

Hem gece ve yeni
Nasıl bir araya gelir ki
Eski, çok eskiler bile
Çiçeği burnunda bir yeniyetme kalır
Karşısında sürüyorsa hükmünü gece
Kaşarlanmış değil, milyarlanmış gece
Bütün haşmetiyle duruyorsa gökte
Zaman da dediğin ne ki
Gel gör ki ama gece
Yeni görmüşler gibi
Sermiş gözlerimizin önüne
Ve ulu orta sergiliyor vitrininde
Muhteşem mücevherlerini…

2014 yılı “bayramının” ilk günü
Gecedir
Sonsuz sayıda yıldız var gökte
Yıldızlar
Berkin Elvan’ın bilyeleri kadar iç açıcı
Yıldızlar ışıl ışıl
Ay, çarpılmış bir suratla
Yeminle söylüyorum, çarpılmış bir suratla
Yüzünü dönmüş öyle bakıyor
Gökte ateş kümeleri geçiyor
Kıvılcımlar, kıvılcımlar üstüne
Nerede olduğumu bilmesem
Bir büyük şenlik var sanırdım!
Değil

İnsan kılıklı
Karalara bürünmüş arkaik yaratıklar
Yeni çağın ağır silahlarıyla
Kobané’ yi vuruyor
Ah,ulan!
Kobané dört bir yandan kuşatılmış
Dört bir yandan
Yumruklarımız sıkılı ‘nöbet yerinde’
Dişlerimiz gıcırdıyor
Birden
Gecenin zifiri karanlığı
Uçak sesleriyle dalgalanıyor
Şehre ölüm yağdıran batarya vuruluyor
İçim
Zümrüdü Anka Kuşu’nun kanatlarında havalanıyor
Hayret!
Kaderde Amerika’ya minnet duymak da varmış
Olsun
Bir kez de dünya bizden yana olsun

Ayaktayım
Gözlerimi
Gecenin yıldızlarla yüklü göğsüne dikmişim
Başım dönüyor
Ansızın yıldızlar doluyor gözlerime
Havamı ıslak, gözlerim mi eriyor ne?
Kirpiklerimde birikiyor
Birikiyor, kayıyor yanaklarımdan
Yıldızlar ha bire…

Aklım fikrim, direnen kardeşlerimde
Yüreğim Kobané’de…

Green Blue Orange Back to Top