SULARIN DİBİNE SÜZÜLEN
Deniz Meşaleleriyle mavi Sonsuz bir yürüyüşte Ben kıyıda bir karaltıyım Derin bir iç çekişte
Kesildi çırpınışlarım Suların dibine süzülen Birinin sakinliği var üzerimde Dindi kuduran fırtınalar O çılgın gençliğimin yelkenleri indi Yüreğim Uykulu bir çocuk şimdi
Söndü yüreğimdeki volkanlar O kederden geberdiğim aşk acıları Ve o mutluluktan kanatlandığım anlar Bulutların üzerinde yürürdüm Kuşların dilinden anlardım Canlı ve cansız bütün varlıkların da Kahkahalarım ben nerdeysem orda Ve sonra o gözü kanlı eylül Kudurmuş vahşet ablukası Ve irkilten düş kırıklıkları Ve kuytularda iri iri gözyaşlarım
Kesildi çırpınışlarım Suyun dibine süzülen birinin sakinliği içinde Öküzler kadar durgunum Geri gelsin de istemiyorum o bunalımlı yıllar Eylül sonrası alkole battığımız anlar Kafayı yemiş arkadaşlar da olmasın yakınımda Acılaştığımız günler bir daha yaşanmasın
Ben eski kendime bile katlanamam artık Geviş getiren öküzler kadar sakinim
Palmiye ağaçları ve rengarenk begonyalar Kauçuk yapraklı ağaçlar ve Akdeniz İçkilerin su gibi aktığı musluklar İçesim bile yok Su köpüğü güzelliğinde Güneş damlası kamaşıklığında Ve bulutlar apaklığında kadınlar Çok da ilgimi çekmiyor O kahreden anılar da silikleşti Vahama ulaşmasın iblisler bir daha Barbarlarla boğuşmaktan usandım Şiirin ayartıcı sirenlerine de kulak tıkıyorum Hızlı vurmasın yüreğim Tırnakları uzamasın kuytulara gömdüğüm aşkların Kalbimi kazımasın Yeniden o gözü kanlı acılara katlanamam
Kesildi çırpınışlarım Suların dibine süzülen birinin sakinliği var içimde O aptal öküzler kadar durgunum
------------------------------------------------------------------
ORTA YERDE VE ÇEPEÇEVRE
Döndüğünde açık kollar bulamayacaksın Güllerle karşılanmayacağın da kesin Belki dostça da bakılmayacak sana Gözlerde vefa da olmayacak Aşkların zaten darmaduman Sen ne hayatlar yaşadın ‘İkinci bahar’ koca bir yalan Saçlarını savuramayacaksın rüzgârlara Kızlara artık taratamayacaksın Çıplak göğsünü geremeyeceksin güne Kurtaracak bir dünya hayalin de yok Çevrendeki o mert arkadaşların da Genel halkaya yerel zincirler de eklendi Ki yoksunlukların vurduğu insanlardır, korkulur Alçaklıklar katmerlendi Değmez artık bunlara, duygun büyüdü Direnme isteğini de yitirdin Yazdıklarını kitaplaştırmayacaksın İmza günün olmayacak bir daha
Beni kendi dünyam vurdu Bunu Kimlere Nasıl anlatsam? Hem ne diye? Yalnızlık korktuğum bir şey değildi Kalemim, yüreğimden yudumlardı şiirini Kalemim yine elimde Yüreğim de yerli yerinde Sonuçta kuşatılmışsın işte Orta yerde ve çepeçevre
-------------------------------------------------------------------
YÜREĞİN BÜYÜLÜ AYNASINDA
Ana demeyi çok özlüyorum Baba demeyi çok Ve benimle şakıdıkları O çağlayan dilini ülkemin
O organik dünyamızı çok özlüyorum Ben bugünlere uygun değilim Başka bir gezegenden gelmiş gibiyim
Bu çağın adamı değilim ben Güneşle yıkanan dünyamız nerde? O gülüşlerin tomurcuklandığı mevsimler Aşkların o yalınyürek çağları Nerede günebakanlar, güller ve papatyalar? Yüreğimde açmayı sürdüren akasyalar nerede?
Bu çağın adamı değilim ben İz sürücüsüyüm yıldızların Çifte yürekli cengaverlerin ardılı Ah, kalbim şimdilerde yana yakıla Bu lanet,gözalıcı,dikey dünyaya İçli,yatay şarkılar söylüyor kalbim Bu sanal dünyaya,bu taşlaşmış dünyaya Güneşli ve sahici şarkılar söylüyor Yükü ağır ve paha biçilmez şarkılar Güneş yanığı tenli,o kavruk dinleyiciler Ve o yakıcı güzelliklerimiz nerde?
Kalbim “izm”lere de sığmıyor Totemlerim de yok tabularım da İhanete uğrayacağımı bile bile hem Mağdurlardan yana ve daima…
Biliyorum hem Saçlarım kadar azaldı ömrüm Bunu gel de gönlüme de Kalbim hâlâ Ölüme dil çıkaracak kadar çocuksu Zulme tavırsız kalamayacak kadar da Yaralı ve arsız ey dünya! Hem isterseniz İki gözüm önüme aksın ki aynen böyle Kalbim bir aynadır, bakınıp taranabilirsiniz Düzeltebilirsiniz üstünüzü başınızı da Hem bilseniz Ruhunuza da çeki düzen verebilirsiniz Bir sebil hayat çeşmesidir kalbim Bir büyülü ayna Çocukluğum ve gençliğim akar musluklarında Güneşli dünyaya ait o çağlar Mertliğin ve saflığın anıları Durudur ülkemin pınarları kadar
Biliyorum Saçlarım kadar azaldı ömrüm Ve takvimler aşklardan uzakta Ve renklerin şahikalarına daha çok var
--------------------------------------------------------------------------
KAN VERME SIRASI...
Dokunaklı bir bahardır ve gece Yıldızlar beliriyor göğün sahnesinde Islaktır kırpış gözleri Kaval sesleri duyulmuyor Havai fişekleri yok Ölüm kol geziyor dağlarda Silah sesleri yankılanıyor
Ardı hüzünlü bir yazdır Ağustos böcekleri Farklı bir ağustostur bu, demiyor Onca ölüme rağmen Şarkılarını sürdürüyor Beynim mi yalama oldu nedir? Yüreğim mi detonedir ? Elime kalemi bile alamıyorum Uçaklar yeniden havalanıyor Namlular yeniden çevriliyor üzerimize Yeniden öldürülüyoruz
Kalemimi kırmıştım oysa Yereline de geneline de lanet olsun! Lanet olsun benzerliklerine ve geriliklerine! Artık yazmayacağım demiştim
Ve sonra uğursuz bir sonbahar Yerle bir oldu yüreğim Wan Wan için yüreğim kalem oldu Yüreğim kan ağladı, kanla yazdı Yunus'un gözleri kapladı ufkumu 'Wanlıyam, şanlıyam “Kaderi”kanlıyam...'
Ve sonra hışımla kışa evrildi hayat Şimdi Wan'ın adı var kendisi yok Kalleş doğa ah, sinsi düzen! Kutup soğuklarında ve çadırlarda Ölümler ardı ardına Ölümler yok pahasına!
Halen de doyurmuyor ölülerimiz birilerini Ve uçaklar yeniden havalanıyor Heronlar naklen yayında Dağlarda çocuklar paramparça Küme küme yavru kuşlar ölüsü Ve dağlara yeniden kan dökülüyor Çocuk kanları ve 'hamitam'!
Ve batıda havai fişekleri patlıyor! Şenlikler içinde 'yeni yıl' kutlanıyor!
Ana artelleri kopuyor yüreğimizin anakara! Tam otuz dört can parça parça Ve sonra dağlarımız kanara…
Çocuklar imha ediliyor ‘Sandım kan damlamış karın üstüne’ değil Kan boşalıyor karların üstüne Ülkemin dağlarıdır şimdi kan renginde Yârin yanağı değil!
Dağlarımızda kan içinde karlar Şeyh Sait ve Seyit Rıza Kar beyazı kefenleriyle yürüyorlar Molla Mustafa Barzani ve Kadı Muhammed Ve büyük kardeş Qasımlo! Qasımlo! Dört parçadan şehitlerle beraber Parçalanan çocuklarımızı karşılamaya Roboski’den kanlı bir yakarış dünyaya Çığlık çığlığa…Can can!
Şimdi kalbim hüznün ebedi adresidir Acının, kahrın ve başkaldırmanın…
Ve bu otuz dört tane kınalı kuzuyu Parçaları birbirine karışmış kınalı kuzuyu Roboski’den önce kalbimize gömdük Tarihimizin kanayan yeri kalbimize ‘Keskû sor ûzer’le Kalbimizde sıralıdırlar gökkuşağı renkleriyle
Her çocuk ölüsü bir meşale oluyor Her çocuk ölüsü aşılmaz bir dağ Dersim, Ağrı,Koçgiri,Zilan! Çığlık çığlığa…Cancan!
Maskelerin düştüğü bir süreç bu Ey dünya! 21. Yüzyılda kolonyalizm vampirliktir Bizim Drakulalarımız birden çok Ey dünya tanıksın, biliyorsun Fransa 1 milyon Cezayirli öldürdü İngiltere kaç İskoç, kaç İrlandalı? İspanya kaç Basklı, kaç Katalanyalı? Avusturya kaç Aborijinliyi? Amerika kaç Kızılderiliyi, kaç dünyalıyı? Türkiye kaç Ermeniyi, kaç halktan kaçını? İsrail, Filistinlileri öldürmeyi sürdürüyor Ey dünya ne zamana kadar? Kurtuluşa ulaşacak öldürümler Kaç basamaklı bir sayı?
Ey dünya! Bir çağdaşlık yap 21. Yüzyıl için Kaçınılmaz son için hızlandır süreci En ilkel hakkımız olan Bizim de biz olarak yaşamamız için Kotayı açıkla! Kolonicilik yıkansın kanlarımızla Yok olsun! Varsın gelincik kolonyası olsun Bizim de biz olarak yaşamamız için Herkes gibi Sırf bunun için…Sırf bunun için Daha ne kadar öldürülmemiz gerekiyor? Ey dünya! Hadi açıkla! Bizim de biz olarak yaşamamız için Herkes gibi Sırf bunun için... Sırf bunun için... Hem demokrasi için ey dünya! Hadi kotayı açıkla! Açıklasana! Kurtulmak için kaç kişinin daha ölmesi gerekiyor? Bu ölümlerin toplamı kaç basamaklı bir sayı?
Tanığımız ol ey dünya! Gönüllü olacağız Drakulaları doyurmak için kan sırasına!
---------------------------------------------------------------------------
GECE, YILDIZLAR VE KOBANÊ
Gece Yeni görmüşler gibi Takmış takıştırmış, göğsüne Bütün mücevherlerini…
Hem gece ve yeni Nasıl bir araya gelir ki Eski, çok eskiler bile Çiçeği burnunda bir yeniyetme kalır Karşısında sürüyorsa hükmünü gece Kaşarlanmış değil, milyarlanmış gece Bütün haşmetiyle duruyorsa gökte Zaman da dediğin ne ki Gel gör ki ama gece Yeni görmüşler gibi Sermiş gözlerimizin önüne Ve ulu orta sergiliyor vitrininde Muhteşem mücevherlerini…
2014 yılı “bayramının” ilk günü Gecedir Sonsuz sayıda yıldız var gökte Yıldızlar Berkin Elvan’ın bilyeleri kadar iç açıcı Yıldızlar ışıl ışıl Ay, çarpılmış bir suratla Yeminle söylüyorum, çarpılmış bir suratla Yüzünü dönmüş öyle bakıyor Gökte ateş kümeleri geçiyor Kıvılcımlar, kıvılcımlar üstüne Nerede olduğumu bilmesem Bir büyük şenlik var sanırdım! Değil
İnsan kılıklı Karalara bürünmüş arkaik yaratıklar Yeni çağın ağır silahlarıyla Kobané’ yi vuruyor Ah,ulan! Kobané dört bir yandan kuşatılmış Dört bir yandan Yumruklarımız sıkılı ‘nöbet yerinde’ Dişlerimiz gıcırdıyor Birden Gecenin zifiri karanlığı Uçak sesleriyle dalgalanıyor Şehre ölüm yağdıran batarya vuruluyor İçim Zümrüdü Anka Kuşu’nun kanatlarında havalanıyor Hayret! Kaderde Amerika’ya minnet duymak da varmış Olsun Bir kez de dünya bizden yana olsun
Ayaktayım Gözlerimi Gecenin yıldızlarla yüklü göğsüne dikmişim Başım dönüyor Ansızın yıldızlar doluyor gözlerime Havamı ıslak, gözlerim mi eriyor ne? Kirpiklerimde birikiyor Birikiyor, kayıyor yanaklarımdan Yıldızlar ha bire…
Aklım fikrim, direnen kardeşlerimde Yüreğim Kobané’de…
|